Önce kendimize bakalım;
Türkiye’nin postacılık tarihine bakacaksak eğer 18. yüzyıldan başlamamız gerekir. Çünkü bu zamanda Osmanlı İmparatorluğu yabancı ülkelerle haberleşmek için kendi konsolosluklarını kullanılıyordu. Postacılık servisinin gecikmiş olmasına karşın, 1863 yılında Türkiye Asya’da (Rusya’dan sonra) yapışkan posta pullarını basarak ikinci bağımsız ülke haline geldi. 1875 yılında Genel Posta Birliği’nin kurucu üyesi oldu. Osmanlı Devleti yıkılıp 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti olduktan sonra postacılık hizmetleri çok modern ve yeterli hale geldi ve kendi posta pullarını ustaca dizayn edip üretti. Bu kadar resmi bilgi yeterli sanırım!

Eğlencelikli kısım başlasın!
Tartışmalar olmakla birlikte dünyada ilk defa Birleşik Krallık’ta 6 Mayıs 1840 tarihinde ilk pulun basıldığı söylenir. İrlandalı Rowland Hill amcamız ilk posta pulunu kendisi kullanmıştır ve kaynaklarda da böyle kabul görmüştür. 1 Mayıs 1840 tarihinde kullanılan ilk posta pulu olan Penny Black’te genç Kraliçe Viktorya’nın resmi bulunmaktadır.

Ayrıca pulların üzerinde Birleşik Krallık’ın adı bulunmamaktadır. Bugün bile pullarının üzerinde ülke adı belirtilmeyen tek ülke Birleşik Krallık’tır. Peki ne oldu da mektupların yazışmaların vs. üstüne pul yapıştırılma ihtiyacı duyuldu?

Tabii ki yine bir aşk kokusu var bu işte! Seven gençlerin arasına girildiği bir dramla yine karşı karşıyayız!

Bakınız bu bir dramdır: “İngiltere’de 1840 yılında, genç bir adam başka şehirde yaşayan nişanlısına mektup gönderir. O tarihte mektup gönderen değil, alan kişi parasını öderdi. Ancak genç kız posta idaresine ücretini ödemez. İngiltere posta müdürü Rowland Hill, kızın yoksul olduğunu düşünerek ücretini öder ve mektubu kıza uzatır. Genç kız çekinerek, “Boşuna aldınız, içi boş” der. Nedenini soran Rowland Hill’e genç kızın cevabı daha da ilginçtir: “Mektup nişanlımdan ve biz mektubun üzerine işaretler koyarak ücretsiz haberleşiyoruz.” Bu olay üzerine posta idaresi, ücreti alıcının değil, göndericinin ödemesi kararını alır. Böylece ilk pul basılarak mektupların üzerine yapıştırılır.”

Böyle başlayan bir hikâyenin macerası eksik olmaz tabii ki!
Tam 5 yıl sonra, (1845) İngilizler, Fransızlar ile yaptıkları deniz savaşını kazanınca, Hint Okyanusu’yla beraber Mauritius adasının da hakimi öhöm pardon sömürgecisi olmuştur. Ancak uzun süre Fransız sömürgesinde kalmış olan adanın sakinleriyle arasını bir türlü düzeltememiştir. Bundan da 2 yıl sonra (1847) adanın valisinin eşi Leydi Gomm görkemli bir balo düzenlemek ve davetlilere göndermek için bir pul bastırmak ister. Zamanın meşhur sanatçısı Joseph O.Barnard’a görev verilir. Penny Black pulunda olduğu gibi Kraliçe Victoria’nın bir portresi yer alacaktır fakat Joseph abimiz aceleden eli ayağına girmiş bir halde kraliçenin portesini sivri burunlu çirkin bir kadın olarak resmeder ve bu da yetmezmiş gibi İngiltere’de kullanılan pullarda “post paid” yazmak yerine “post office”yazar. Buraya kadar kimse bunları anlamaz. Balo çok başarılı bir şekilde sonlandıktan sonra 500 adet basılan pullar biter ve yenileri basılır. Tabii bu filatelistlerin* gözünden kaçmaz ve ilk serinin peşine düşerler.

Soldaki balo için basılan Red Penny sağdaki ise düzeltilmiş olan Blue Penny.

Ve sonra…
1993 yılında Mauritius adasının Port Louis şehrinde bu iki pul için bir müze kurulur. Bu iki pul gerçekten bir müzenin kurulmasını sağlar. Ne diyelim, yolu düşen selam söylesin bizden!

Filatelist: Filateli veya pulculuk, posta pullarını konu edinen uğraş alanına verilen isimdir. Posta pulları ile ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, antiye, posta tarihi ve benzeri maddeler ile de ilgilenir.