Gösterim aşamasında yeni yatırımlara gereksinim duymasıyla fazla yaygınlaşamasa da üç boyutlu filmler denilince akla gelen bir film var ki o da: Avatar. “

 

Sinema sanatı doğası gereği teknoloji ve bilimsel gelişmeler ile yakından bağlantılı. Sessiz sinemanın sesli sinemaya, siyah beyaz sinemanın renkli sinemaya geçişi elbette teknolojik gelişme ve buluşların sonucudur. Buluşlar ve gelişmeler sadece izlediklerimizin gerçekçiliğini arttırmak ile kalmıyor sinemacıların anlatım dilini ve anlatmak istediklerini aktarma yöntemlerine kadar yeni arayışlara yöneltiyor . 

Geleneksel sinemayı savunanların aksine sinema sanatındaki çeşitli teknolojik gelişmele sinema severlerin büyük bir çoğunluğu yeniliklere daha olumlu bakıyor ve bu yenilikler genellikle olumlu karşılanıyor. Her alanda hız kesmeyen yenilikler olurken sinemanın bu gelişmelere uyum sağlamaması saçma olurdu.

Sinema endüstrisinin en büyük rakibi televizyonun ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıyla seyirci kaybetme korkusuyla sinema sektörü de çekim ve gösterim aşamalarında çeşitli yeniliklere başvuruyor.

 

Avatar setinde kurulan su altı yapılarından bir fotoğraf

 

Bunlardan biri de 1950’lerde çeşitli denemeleri yapılan günümüze kadar hızla gelişen üç boyutlu film teknolojisidir. Üç boyutlu filmlerin en büyük dezavantajı ise çekim maliyetlerinin yüksek oluşudur. Gösterim aşamasında yeni yatırımlara gereksinim duymasıyla fazla yaygınlaşamasa da üç boyutlu filmler denilince akla gelen bir film var ki o da: Avatar. 

2009 yılının sonunda gösterime giren ABD filmi Avatar, izlenme ve hâsılat rekorları kırmıştı. Avatar filmi, bütçesi, uzun bir hazırlık ve çekim süreci ile üç boyutlu film sektörüne ve teknolojisine yaptığı katkıları ile anılmakta. “Avatar” filmi sinema sanatı ve bilimine büyük katkılarda bulunan; sinemada tasarım, yaratıcılık ve hayal gücü gibi alanları bizlere sunan şahane bir yapım.

Filmin yönetmeni James Cameron aynı zamanda filmleri aracılığıyla büyük teknolojik yenilikler getiren bir vizyoner olarak anılıyor. Yönetmen, Avatar: Suyun Yolu filminde 3D ve bilgisayar üretimli imgeleme kombinasyonunu kullandı ve burada gerçek hareket görüntülerini yakalayarak  bilgisayar üretimli imgeleme ile karıştırdı.

 

Su Altında 7 Dakika

James Cameron ayrıca filmde suda geçen sahnelerin otantik bir havaya sahip olması için ekstra çaba göstermiş. Bütün film ekibi tüplü dalışı öğrenirken filme özel su altında hareket yakalama için yeni bir teknoloji bile geliştirdi. Oyunculardan biri olan Kate Winslet, çekimler sırasında 7 dakika 15 saniye su altında kalarak nefesini tutmuş.

 

Bu filmdeki yeniliklerden bazıları

Filmde bilgisayar tabanlı oluşturulan görüntüler geniş bir şekilde kullandı. Böyle bir teknik daha önce Robert Zemeckis’in yönettiği klasik uyarlama Beowulf’ta görüldü. Cameron, Avatar: Suyun Yolu için çekim yaparken kamerayı oyunculara doğrulttuğunda, oyuncular insan olarak değil ekrandaki, bilgisayarlar tarafından oluşturulmuş, avatarlar olarak görülüyordu. Bu görüntüler çekimle gerçek zamanlı olarak ilerliyordu.

 

Avatar setinde su altınadaki çekimlerden bir kare

Simulcam

Avatar dünyasına daha gelişmiş bir görünüm kazandırmak için oyuncuların hareketleri gerçek zamanlı olarak yakalanmıştır. Sinematografi için kullanılan PhysLight sistemi ile yönetmenin sanal arka planı gerçek zamanlı bir aksiyon çekimi olarak görmesi sağlandı. James Cameron ve çok sayıda sanatçının da dahil olduğu uzman ekibin dijital animasyon çalışmaları gerçek fotoğraflar gibi görünen görüntülere başarıyla aktarılması neredeyse bir yıl sürdü. Bir kayadan bir ağaca ve hatta bir yaprağa kadar çekimdeki her dakikaya dikkat etmek oldukça zaman aldı.

 

 

avatar 4

Yüz yakalama için baş teçhizatı

Filmdeki oyuncular sahneleri başlarında bir kamera teçhizatı ile gerçekleştirmiş. Teçhizat, yüzlerinin dijital fotoğraflarını çekmek için kullanıldı. Bu dijital çekimler, bilgisayarlar tarafından oluşturulan karakterlerin mimiklerini ve yüz hareketlerini eş zamanlı olarak aktardı.

 

avatar 5

3D füzyon kullanan bir kamera sistemi

Cameron, bu sistemi 2003 yılında “Ghosts of the Abyss” adlı filmi için de kullanmış. O zamandan beri bu sistem, birçok yönetmen tarafından çalışmalarına benzersiz bir yenilikçi dokunuş vermek için kullanılıyor. 

Üç boyutlu dünyada Avatar: Suyun Yolu’nun ön plandaki ırkı olan Na’vi’lerin evlerindeymiş gibi hissedebilmemiz için canlı karakterleri 3 boyutlu olarak filme alıyor. Daha eski 3D teknolojisi, sol göz sağ göz efekti oluşturmak için yan yana monte edilmiş iki kamera kullanılıyordu. Hacimleri nedeniyle, bu kameralar birbirinden çok uzaktaydı ve yalnızca dümdüz çekim yapabiliyordu. 

Füzyon kamera sisteminde iki kamera bulunuyor, yüksek tanımlı dijital görüntü sensörleri kullanılarak lensler birbirine göz bebeklerimiz kadar yakın oturabiliyor. Lenslerin görüş hattı ayarlanabilmesi ile bir çekim sırasında, tıpkı gözlerinizin yaptığı mercek etkisi gibi yakındaki nesnelere odaklanmak için birbirine daha yakın veya uzaktakiler için daha uzak bir açı ile konumlanabiliyor. Bu sistem ile görüntüler  gerçekçi derinliğe sahip tek bir görüntüde birleşiyor.

Bu yazımızı beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla yazı okumak için blogumuzu ziyaret edin.