“Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet, dinle imdi bende-i acizden hoş bir hikayet.” Yani diyor ki: “Yaşadıklarını anlattıkça meclise neşe verir. Şimdi aciz kulundan bir hikâye dinle.”
“Zamanı evailde falan yerde, şu esvafta biri varmış.” Diye söze başlayan biri varsa meddah izliyor olabilirsiniz. Başında fesi, elinde sopası ve mendili… Eskiden köy meydanlarında halkı eğlendirmek amacıyla hikayeler anlatılırdı. Senaryolar doğaçlama ilerler ve insan ve hayvan taklitleri yapılırdı. Kostümler doğal, dinleyiciler mutlu…
Gittim Pazar yerine, koydum aklımı satışa, eğridir diye…
Türk meddahlık sanatının serüveninin ortaya çıkış tarihi tam olarak bilinmese de, 16. Yüzyıl dünyasına ait olduğu kabul edilmektedir. Bu serüven önce sarayda başlar, daha sonra halkın arasına karışmasıyla ilerler, durduramazlar. Şehir şehir dolaşan meddahlar, o zamanlarda ayaklı gazete görevi görürler. Güldürü amacıyla ortaya çıkan Meddah sanatına “tek kişilik gösteri” de denebilir.
Verdiler bana bir 25’lik, almadım iridir diye…
Türkler Orta Asya’da yaşadıkları zamandan beri hayatımızın bir parçası olan meddahlık geleneği, Anadolu topraklarında daha da zenginleşerek günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle televizyon, radyo gibi araçlar hayatımızda yokken meddahlık çok ilgi görmüş, hatta en sevilen eğlence türlerinden biri haline gelmiştir.
Yerde gördüm bin altın! Almayacaktım ama aldım, sarıdır diye…
Eski zamanlarda Ramazan eğlencelerinin vazgeçilmezi olan meddah sanatının en revaçta olduğu dönem 3. Murat dönemine dayanır. Genellikle kapalı evlerde, yüksek bir sandalye üzerinde oturarak başlarlar meddah sanatına. Sopasını 3 kere yere vurduktan sonra “Hak dostum hak” tekerlemesiyle başlarlar hikayelerine. Türküler, maniler, öğretici ve ders niteliği taşıyan hikayelerle birlikte zaman nasıl geçer bilinmez.
Dediler, “Ver aklını, al dünyayı.” Almadım, dünya dertle doludur diye…
Meddahlık sanatı, yavaş yavaş yok olmaya yüz tutmuş olsa da bugüne kadar çok sayıda aktör yetiştirmiştir. Örnek olarak; Münir Özkul, Sadri Alışık, Öztürk Serengil, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Gazanfer Özcan, Erol günaydın, Cevat Kurtuluş, Tekin Akmansoy, Kemal Sunal, İlyas Salman, Ferhan Şensoy gösterilebilir. Meddahlığı gazinoya, sinemaya, tiyatroya ve televizyona taşıyan nadide sanatçılarımız…
Verdim bin altını, aldım bir kâse yoğurt, durudur diye…
Ve son olarak meddah geleneğinin bayrağını taşıyan Ata Demirer’in “Tek Kişilik Dev Kadro” adlı gösterisinden eğlenceli bir sahneyi sizlerle paylaşmak istedik. Keyifli seyirler.